NOSAB Başkanı Erol Gülmez Ekonomi Kurmaylarına Seslendi: KREDİ Musluklarını Açın!

Photo of author

Anasayfa » Haberler » Özel Haber » NOSAB Başkanı Erol Gülmez Ekonomi Kurmaylarına Seslendi: KREDİ Musluklarını Açın!

NOSAB Başkanı Erol Gülmez Ekonomi Kurmaylarına Seslendi: KREDİ Musluklarını Açın!

NOSAB Başkanı Erol Gülmez Ekonomi Kurmaylarına Seslendi: KREDİ Musluklarını Açın!

İktidarın değişmesini isteyen ve böylece ekonominin düzeleceği beklentisi içinde olan iş dünyası, iktidar değişmediği halde ekonomide iyileşme sürecinin başladığını ifade ediyor. Nilüfer Organize Sanayi (NOSAB) Başkanı Erol Gülmez Manşet Yorum’a gündemi değerlendirdi.

Erol Gülmez: Ekonomik kurmayların bu durumu inceleyip kredi musluklarının açılmasını sağlamaları lazım.

“BORSA OLUMLU TEPKİ VERİYOR”

Kemal Cankaya: Sayın Başkan bir iş insanı olarak, bir sanayi bölgesi başkanı olarak, yeni bir seçim süreci geçirdik. Seçim sürecinden sonra da bakıyoruz, yine ekonomi piyasasında dalgalanmalar var. Döviz kurları, euro ve dolar aldı başını gidiyor. Önümüzdeki süreçte sanayiciyi ne bekliyor? Bu konuda düşünceleriniz nedir?

Erol Gülmez: Aslında ekonomide beklediğimiz oluyor gibi görünüyor. Ekonomi bakanımız fabrika ayarlarına döneceğimizi söylemişti. Reel ekonomiye döneceğimizi söylemişti. Uzun süreden beri uygulanan faiz sebep, enflasyon, sonuç gibi anlayışların, politikaların artık terk edileceği ve reel ekonomi politikalarına döneceği sinyalini verdi. Aslında borsa yükseliyor, Olumlu tepki veriyor borsa. Dövizde artıyor, o da olumlu tepki veriyor. Çünkü bir yılı geçen süreden beri döviz kurları baskılanıyordu. Ve ihracatçılar çok kötü durumdaydı. Önce tekstil sektörü çok etkilendi, bu durumda havlu atanlar, müşterilerini kaybedenler, işletmelerini kapatanlar oldu. Yavaş yavaş bizim otomotiv sektörünü de çok fazla etkilemeye başlamıştı.  Sektörde uzun süreden beri, pazarı daralan veya pazar kaybeden sanayici, şimdi artan hale gelen, gelmeye çalışan ekonomiyle ümitlendik aslında. Yani bir iktidar değişikliğinde beklediğimiz sonuçları şu an iktidar değişmemiş olmasına rağmen, ekonomi politikaları değiştiği için aynı sonuçları görmeye, almaya başladık. Bu sanayi açısından, ekonomi açısından iyi bir şey, doğru bir şey. Evet dövizin yükselmesi bazı fiyatların da artmasına sebep oluyor, ama ekonomide taşlar yerine oturuncaya kadar bu değişim, bu dönüşümün olmasına müsaade etmek lazım. Burada iyi bir gidişat olduğunu görüyoruz. Ama çok acilen çözülmesi gereken ekonomide çok önemli bir sıkıntı var. Uzun süreden beri krediler kapanmıştı, kredi alamıyor işletmeler. Türkiye’deki işletmelerin yüzde 95 KOBİ’ydi. Yani öz sermayesi olmayan veya çok zayıf olan işletmeler, dolayısıyla sürekli bir kredi desteğine ihtiyacı olan işletmeler bunlar. Siz bir gerekçeyle bu kredileri durdurursanız, tabii ki o işletmelerin de yaşamsal anlamda elini zayıflatmış olursunuz. Son dönemlerde yaşadığımız şeyler bunlardı. Acilen ekonomik kurmayların bu durumu inceleyip kredi musluklarının açılmasını sağlamaları lazım. Aksi halde ekonomide olumsuz sonuçlar olacak. Batan firmalar olacak, iflas eden firmalar olacak. Çünkü insanlar seçime kadar bir şekilde yaşayalım, seçimden sonra normalize olur beklentisiyle böyle son güçlerini, son enerjilerini, son düşümlerini harcadılar. Oradan, böyle bir hızlı bir dokunuşa ihtiyaç var ekonomide kredilerin açılmasıyla ilgili.

“BAŞKANLIK SİSTEMİ, EKONOMİYİ DOĞRUDAN ETKİLİYOR”

Kemal Cankaya: Şunu da biliyorsunuz, geçmişte Sayın Cumhurbaşkanı ile Hazine ve Maliye Bakanı olan Mehmet Şimşek arasında yaşanan sıkıntılar vardı, kendisine bakanlık teklif edildiğinde kabul etmemişti, bir şekilde ikna edildi göreve getirildi. Bence bu ilişki reel ekonomiye dönüşürken, reel anlamda devam edecek mi? Yani bu uzun süreli, uzun vadeli bir yönetim süreci mi? Bir kırılma olduğunda ekonomi nasıl bir noktaya gelir?

Erol Gülmez: Maliye Bakanı’yla Cumhurbaşkanı arasında aslında yaşanan sürece elbette çok vakıf değiliz. Ekonomimiz için en riskli, en kırılgan şey, maalesef başkanlık sistemimiz. Yani bir sebepten dolayı kurmaylarla başkan arasında bir sorun olduğunda ertesi günü bir kararnameyle değişikliğe gidilebiliyor. Bu bugüne kadar yaşayarak gördüğümüz durum bu. Sık sık Merkez Bankası ve ekonomik kurmayların değişmek zorunda kaldığı bir süreç yaşadık. Bu, yönetim biçiminin bir sonucuydu. Umarım ki bu dönemde olmaz keza, bunun ülkeye verdiği zararlar ortada. Bu analiz edilmiş ölçülmüş ve görülmüş, bilinmiş bir sonuç, bundan ders çıkartılır. Bundan sonra öyle müdahaleler olmaz. Yani olursa da tabii ki iyi olmaz, doğru olmaz.

Sıcak paranın gelmesi birkaç kritere dayalı, bir sistemin güvenilirliğine dayanması en önemli kıstas. Evet, bizim sistemimiz işte yargı bağımsızlığı, işte Merkez Bankası bağımsızlığı vesaire gibi kriterlerimizi değerlendirdiğimizde, eksiklerimiz var. O nedenle zaten dış sermayenin kaçması, gelmemesi sebeplerinden biri hatta en önemlisi bu. Şimdi dünyanın tanıdığı bir ekip geldi. Yıllarca ekonomi yöneten bu ekibin kredibilitesiyle umalım ki bu ekibe güvene dayalı bir şey olur. İyileşme olur. Türkiye’ye, bakış açıları konusunda bunun faydalı olacağını düşünüyorum.  Ama tabii ki, en doğrusu, sistemin değişmesi. Adı ister parlamenter sistem olsun, ister erkler ayrılığı olsun, hani dünya standartlarında veya Avrupa standartlarında diyelim bir yönetim biçimine kavuşmamız. Bizim ülkemiz için en doğru yol.

BAŞKAN ERDOĞAN’IN DENGE POLİTİKALARI DIŞ İLİŞKİLERE NASIL YANSIYOR?

Kemal Cankaya: Sayın Başkan, şu an bakıyoruz bir yanda Rusya’yla Putin’le bir dostluk ilişkileri, diğer tarafta Mehmet Şimşek’le batıya mesaj mı verildi? Bu noktada Rusya’yla, Batı’yla ilişkilerimiz inanılmaz düzeyde sürerken, bir yeni bir krize neden olabilir mi süreç ve tavır? Yani, Orta Doğu politikaları başta olmak üzere Erdoğan’ın denge politikası oynaması, Rusya ve Batı açısında bir sıkıntı yapar mı?

Erol Gülmez: Ülke yöneticileri ülkeleri yönetirken duygularıyla yönetmezler. Akılla yönetirler. Ülke menfaatleri nasıl bir pozisyon alınmasını gerektiriyorsa, o pozisyonu alırlar. O nedenle bizim bugüne kadar komşu ülkelerde yaşanan bu savaşta aleni bir taraf olamamış olmamız, ortada durmamızın menfaatimize olduğu görülüyordur. Ben de öyle düşünüyorum. İşte bir gıda sorunuyla ilgili dünyaya da katkı yaptık. Onun dışında savaştan dolayı kaybettiğimiz ticari getirileri belki bu arada Rusya’yla da aramızı iyi tutarak oradan bir kazanıma dönüştürdük gibi. Yani doğru bir şey yapılıyor. Ama bundan sonraki süreçte ekonomi bakanımız ekonomi konusunda pozisyonu Amerika ve Avrupa Birliği tarafında almanın daha faydalı olacağını görüyorsa orada alır. Ama bu fayda mutlaka ölçülmelidir, pozisyon almadan önce onu da ölçebilecekleri bir durumdadırlar. Eğer ölçülebilen bir fayda varsa pozisyon değiştirilir diye düşünüyorum.

“TARİHİMİZE IŞIK TUTACAK OLAN EĞİTİM, ÖNCELİKLİ MESELEMİZ”

Kemal Cankaya: Son olarak vermek istediğiniz mesaj nedir Sayın Başkan?

Erol Gülmez: Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken ki tabii yüz yıl bir rejim için, bir ülke için çok uzun bir yıl değil. Yani işte bir buçuk iki kuşak demektir. Ben daha ülkenin çok uzun süreye, gerçek demokrasiye, Avrupa standartlarında bir yönetime kavuşması için önünde çok daha uzun yılları olduğunu düşünüyorum. Öncelikle eğitimle ilgili sorunlarımızı çözmemiz lazım. Öncelikli meselemiz olan eğitim, maalesef ülkemizde birçok kurum gibi iflas etmiş durumda. Eğitim düzelmeyecek diye bir şey yok. Bugün ilk defa oy kullanan insanları düşün on sekiz yaşına giren Erdoğan’dan ve Kılıçdaroğlu’ndan başka neden tanımıyorlar, bilmiyorlar. Evet. Bizim, daha dün gibi; Demirelleri, Ecevitlileri, Erbakanları, Türkeşleri hatırlamamız, Özalları hatırlamamız lazım. Onlar için bu süreç bilinmeyen bir bölge. O nedenle iyi bir eğitim sistemiyle, doğru bir eğitim sistemiyle her şey daha kolay olur, daha kısa sürede olur.  Ama maalesef biz bir canlıyız, bütün canlılar gibi, bir gen aktarımımız da söz konusu. Yani nasıl altı yüz küsur yıl bir birey olarak değil de ümmet olarak yaşamaya alışmışsak, yüzyılda bu alışkanlığımızı hemen dönüştüremiyorsak, biraz zamana ihtiyacımız var diye düşünüyorum. Yani bu Avrupa’da da böyle oldu. Çok kısa sürede yani toplumlar dönüşmüyorlar. Ama ben ülke için inanıyorum biz dönüşeceğiz. Çünkü ciddi bir aydın sınıfı var. Düşünün seçimler o veya bu sebeple bu şekilde sonuçlansa bile bu ülkenin yüzde 50’si değişimi istiyordu. Evet. Yani bu ciddi bir orandır. O nedenle ben ümitsiz falan değilim, ümitliyim.  Öyle diyeyim.

Kemal Cankaya: Teşekkürler Sayın Başkan

Yorum yapın