14 Mayıs’ta 13. Cumhurbaşkanlığı, 28. Dönem milletvekilliği seçimleri için Cumhuriyet Halk Partisi’nden Bursa Milletvekilliği Aday Adayı olan Vildan Özkula Manşet-Bursa Yorum’un konuğu oldu.
Vildan Özkula kimdir?
Bursa doğumlu, Balkan göçmeni bir ailenin kızı, Ankara Üniversitesi, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Yeni Türk Edebiyatı bölümünden mezun eğitimci, Bursa Devlet Tiyatrosu Sanatçısı Bora Özkula ile evli…
“Cumhuriyeti bir Kemal kurdu. Cumhuriyetin yüzüncü yılında da bir Kemal kurtaracak” diyen Özkula, seçildiği takdirde önceliğinin okuma yazma seferberliği noktasında çalışmak olacağını söyledi.
“Aslında biz çok suçluyuz Kemal Bey. Yani biz ne askerimiz biter dedik, ne cumhuriyet biter dedik. Çok yan gelip yattık. Biz çok suçluyuz. Hani bizim Atatürkçü okullarımız? Bunların hepsi elimizden gitti. İşte şimdi, son bir hamle ile bunları kurtarmak zorundayız diye düşünüyorum.”
ÖZEL HABER
Kemal Cankaya: Vildan Hanım öncelikle aday adaylığı süreciniz hayırlı olsun. Sizi CHP Kadın Kolları Başkanı olarak tanıdık. İki dönem kadın kolları başkanlığından sonra 2019 yerel seçimlerinde partinizden belediye meclisine seçildiniz. Çeşitli komisyonlarda çalışmalarınızın yanında, başkan vekilliği görevinde de bulundunuz. Görev süreleriniz içinde başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere pek çok projeye imza attınız. Milletvekili aday adayı olarak seçilebilir bir sıralamada olmanız durumunda, bu süreçte edindiğiniz birikimlerinizi, yeni projelerinizle beraber TBMM’ye taşıyacaksınız. Bu noktada önceliğiniz neler olacak?
Vildan Özkula: Kadın Kolları başkanı olarak göreve getirildiğimde, maalesef dağılmış bir yapıyla karşılaştım. Göreve geldiğimde oluşturduğumuz yeni kadın kolları yönetimiyle birlikte önceliğimiz, kadın üyelerimizi bir araya getirmek oldu. O dönemde yaşanan kırgınlıkları bir kenara bırakarak, sucu bucu demeden, eksik gedik aramadan bir araya geldik. Daha resmiyet kazanmadan; adalet yürüyüşü, ardından genel-yerel seçimler, İstanbul seçimleri derken, 100 kişilik gönüllü partili kadınımızla iki dönem uyum içinde çalıştık.
“Kadınlar için çalışmak benim için çok büyük bir şanstı.”
Siz de biliyorsunuz Sayın Cankaya kadına şiddet ve tacizle ilgili, beş bin kişiyi bulan yürüyüşler yaptık. Davaları takip ettik, kadınların sesi olmak için çocukların sesi olmak için, kadınlara istihdam sağlamak için uğraştık. Üyelerimizin çok başarılı olan çocuklarına burs imkânı sağladık. İş imkânları sağladık. Bunlar dışında gençlerimizi hem parti binamıza çekmek hem de milli bayramları onlara unutturmamak için yarışmalar düzenledik. Fakat benim için kadın üyeleri bir araya getirmek son derece önemliydi.
Kadın kolları parti içerisinde özerk bir yapısı bulunuyor. Partimizin il ana kademesinde etkin bir konumda değiliz. Ben mesela projelerimi Ankara’ya sundum. Bir takım şeylerin değişmesi, kanunların değişmesi için katkı sunmak istedim, bir şey yapabiliriz dedim. İl yönetiminde kadın kolları başkanı olarak toplantıya katılıyorsunuz fakat oylamaya katılamıyordunuz. Orada resmiyet kazansın bu konu diye uğraştık. Evet, çok basit bir şeydi. Fakat önemliydi. Bunun gibi bir sürü projeler götürdük.
MECLİS BAŞKAN VEKİLLİĞİ DÖNEMİ
Daha sonra meclis üyeliği, meclis başkan vekilliği dönemimde ilk işim; aile, kadın çocuk komisyonunun yönetmeliğini hazırlamak ve sunmak oldu.
Bu komisyon kurulunca benim elim çok rahatladı.
Hemen; cinsiyet eşitliğiyle ilgili çalışanlarımıza, muhtarlarımıza, kadın dernek başkanlarımıza, yeni evlenen çiftlere, üyelerimize seminerler düzenledik.
Ben aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi’nin Bursa’da kooperatiften sorumlu bir üyesiyim. Bir kadın kooperatifi kurulmasına yardımcı olduk. Lotus Kadın Kooperatifi. Nilüfer’de bir kooperatif yoktu biliyorsunuz.
Kadınların istihdamını sağlamak için Nilüfer Kadın Meclisiyle birlikte Agora Çarşı’sında bir el sanatları pazarı kurduk. Ve her ayın ikinci pazarı İhsaniye pazarına devam ediyor bu pazar.
STK’larla, iş adamlarıyla bağlantı kurup yeni doğan bebek projesi geliştirdik. Ve burada çocuklarımızın; mamadır, bezdir ihtiyaçlarını karşıladık.
Yerelde cinsiyet eşitliği, Avrupa sözleşmesinin önergesini verdik.
Bunun imzalanmasını sağladık.
İstanbul sözleşmesi, yasal haklarıyla ilgili kitapçık hazırladık. Nüfus cüzdanlarıyla birlikte verdik.
SOSYAL BAĞLANTILAR
Ülkemizin yaşadığı bu çok üzücü son deprem olayından sonra kadın muhtarlarla, dernek başkanlarıyla benim gönüllü grubum ve yönetim ekibimin ilişkileri iletişimi çok iyi olduğu için hemen koordine olduk.
Yüze yakın ailenin bazılarına ev bulduk, bazılarını bulunan evlere yerleştirdik, bazılarının eşyalarını döşedik. Okul çağındaki çocuklarımızı okullara yazdırdık. İhtiyaçlarını giderdik. Küçük çocuklarımızın mama, bez ihtiyaçlarını karşıladık. Depremzede kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılamak için seferber olduk ekibimizle.
EĞİTİME BİR NEŞTER ATMAK LAZIM
Ben aslında bir eğitimciyim. Daima kadınlar, çocuklar adına farkındalık oluşturmak için uğraştım. Fakat benim asıl yaram eğitim. Çünkü eğitim o kadar yozlaştı ki maalesef.
Kemal Cankaya: Nitelikli bir eğitim çocuklarımızın, gençlerimizin en temel hakkı. Evet, ama biz bu temel hakkı gençlerimizin elinden aldık. Zaten nüfusumuz çok ve devlet okullarımız yetersiz…
Vildan Özkula: Evet Sayın Cankaya. Peki, ne yaptık? Var olanları da İmam Hatip liselerine çevirdik. Bu okullara göndermek istemiyor veli. Özel okula gönderiyor o vakit. Peki, herkesin parası var mı? Yok. Peki, bu özel okullar gerçekten nitelikli okullar mı?
Tabi coğrafi koşulları, etnik koşulları bunları da göz önüne almak lazım. Diğer bir yandan herkes üniversite okuyacak diye bir şey yok. Eskiden bizim çok kaliteli meslek okullarımız vardı. Yine bu kaliteli meslek okullarını tekrar açmak zorundayız.
Bir de, çocuklarımızı ezbercilikten kurtarıp; çağdaş, sorunlarını çözebilen, sorgulayan ve grup çalışması yapabilen, birlikte hareket edebilme kabiliyeti geliştirirken diğer yandan özgür iradesiyle karar alabilen çocuklar olarak yetiştirmek zorundayız.
Bunları nasıl yapacağız? İşte bunları yapmak için güzel bir örnek var. Çağdaş Eğitim Kooperatifi. Orada çok güzel modeller var. Hakikaten bu dediğimiz gibi. Çağdaş, sorunları çözebilen bir eğitim modeli.
Ben aynı zamanda Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği üyesiyim. Çağdaş Eğitim Kooperatifi’ni de destekliyorum. Atatürkçü Düşünce Derneği üyesiyim. Bal Göç Üyesi bütün derneklerin neredeyse üyesiyim.
Bu yapıların hepsi bizim hayal ettiğimiz sistemin bir parçasıdır.
Şimdi tabii diyeceksiniz bu altılı ittifakla bunları çözebilecek misiniz? Başlamak yolun yarısıdır. Şahsım adına konuşmam gerekirse, yerelde yapacağım her şeyi yaptım. Kadınlar için, çocuklar için. Gerçekten hayal ettiğim her şeyi yaptım. Türkiye genelinde neler yapabilirim? Bunun davasındayım. Nasıl değer katabilirim bu noktadan yola çıktım.
İKİ NESİL KAYBETTİK!
Kemal Cankaya: Vildan Hanım diyelim ki listenin seçilebilir yerine geldiniz. Milletvekili oldunuz. Bu ülkenin zaten kanayan yarası eğitim. AKP’nin oluşturduğu bir kadro var. Bir sistem var kurgulanan. Bu süreçte yeni kadrolara nasıl dönüşecek. Zaman alacak. Biliyorsunuz siyaseten bu hassas bir konu. Evet eğitim. Ama eğitimde, ne derler. Atar damarlarına kadar bir zehirlenme söz konusu. Nasıl dönüşecek sizce? İki nesil kaybettik. Ne dersiniz bu konuda?
Vildan Özkula: Kemal Bey. İki nesil kaybettik maalesef evet. Ben öğretmenliğim döneminde sık sık bu kitap yazımlarında, müfredatla ilgili toplantılara katılırdım. Şimdi ben müfredatta okunan kitaplara bakıyorum. İnanılmaz şeyler var.
Benim olduğum dönemde, bizim Atatürkçü öğretmenlerimiz o kadar çoktu ki, niye döndürmeyelim bu yapıyı tersine, döndürmek zorundayız. Başlayacağız. Adım adım. Nasıl onlar adım adım başladılar? Bizde öyle yapılanacağız.
Aslında biz çok suçluyuz Kemal Bey. Yani biz ne askerimiz biter dedik, ne cumhuriyet biter dedik. Çok yan gelip yattık. Biz çok suçluyuz. Evet. Ben kendimi de çok suçluyorum. Tek tesellim şu. Otuz yıllık meslek hayatımda o kadar güzel çocuklar yetiştirdim. Geçmişte bir dönem 19 Mayıs’ta İzmir’de Kubilay’dan bahseden bir şiir okudum. Bunun için soruşturma geçirdim. Dedim ki bu da benim madalyam olsun.
Kim olursa olsun. Bu kaç yılı, iki bin öncesi. Yaa bak iki bin yılı öncesi bile başladık. Başladık. Yani o dönemde başladık. Efendim. Bir şekilde onlar nasıl adım adım gitti? Ama biz bunu hiç anlamadık. Bizde öyle ilerleyeceğiz. Çok geç kaldık. Hani bizim yurtlarımız? Hani bizim Atatürkçü okullarımız? Bunların hepsi elimizden gitti. İşte son bir hamle ile bunları kurtarmak zorundayız diye düşünüyorum.
Kemal Cankaya: Sizin anlatımlarınıza baktığımızda burada esas konu şu. Eğitim ve genelde cumhuriyetin kazanımları siyasete kurban edilmiş durumda.
Vildan Özkula: Aynen öyle. Ayarlarımıza dönmek zorundayız o zaman. Ama ben inanıyorum. Cumhuriyeti bir Kemal kurdu. Cumhuriyetin yüzüncü yılında da, ikinci yüzyılda bir başka Kemal kurtaracak.
Kemal Cankaya: Türkiye’de biliyorsunuz ‘İstanbul Sözleşmesi’ diye siz kadınları çok yakından ilgilendiren, gündemde olan bir konu var. Kadınlar olarak mücadelenizi nasıl yürütecek, sesinizi nasıl yükselteceksiniz? Parlamentoya girdiğinizde nasıl bir mücadele içinde olacaksınız?
Vildan Özkula: Vallahi bir kere bu İstanbul Sözleşmesi mutlaka ve mutlaka uygulanmak zorunda. Bu konuyu AKP’liler vs. çok başka yönlere çekiyorlar. Aslında İstanbul Sözleşmesi o değildir.
Sadece biz değil; bütün kadınları, aile içi şiddeti engelleyen her türlü detay var o yasanın içinde.
İstanbul Sözleşmesi’ni ilk kabul edenlerden biri biziz. Mutlaka bu sözleşme yasalaşacak. Ve kadınlarımızı bilinçlendirmek istiyoruz.
Hani biraz evvel nitelikli eğitim dedik ya, Nitelikli eğitim bir tek öğrenciyle olmaz. Veli, öğretmen ve öğrenci saç ayağı var. Bir üçlü saç ayak…
İLK HEDEFİM OKUMA YAZMA SEFERBERLİĞİ
Bir kere ben bütün yurtta yetişkinler için okuma yazma programının hayata geçirilmesi için çalışacağım. Önce bu. Velileri mutlaka bilinçlendireceğiz. Bilinçli ebeveyn, bilinçli kadın.
Kadınlarımızı öyle bir çerçeveye soktuk ki. Şimdi tabi ben çok seçim geçirdiğim için deneyimledim bu konuyu. Seçmene gidiyorsun, “Beyim ne derse odur. Beyim hangi kanalı açarsa odur” diyor.
Öyle bir dünya ki bu, o kadar dar bir çevrede kalmışlar, Bir şey diyemiyorsunuz.
Biliyorsunuz beş bin kişilik yürüyüş yaptık. Kimler vardı orada. Dayak yemeyen, tacize uğramamış kadınlar vardı.
Kadınlarımız üzerinde muazzam bir baskılama süreci var toplumumuzda. Zaten toplumsal yapıda öyle bir baskılama varken, dayak gibi son derece aşağılayıcı bir eylemle karşı karşıya kalan kadınlarımız varken, diğer yandan farklı bir psikolojiyle gelen insanlar da vardı. Ora da yürüyüşte, yani dayak yemesi şart değil, bir kadının kendisini kapana kısılmış hissetmesi, toplumsal anlamda bir rahatsızlık var,
Nedir bu? Laf atılması bile bir taciz ve incinme sebebi . Ondan sonra kıyafetiyle ilgili konuşulması ayrı bir travma. Pek çok kadın yaşadıklarını ifade etmeye çekiniyor. Baskılanıyor çünkü. Haklıyken haksız duruma düşürülmekten korkuyor. Hala kadınlarımızın çalışırken nasıl giyineceklerini kurallara sığdırmak zorundayız. Bu denli sığ bir düşünce ve anlayış hakim maalesef toplumumuzda.
DEVRİMİ KADINLAR YAPACAK
Kemal Cankaya: Yani şunu diyoruz. Genel anlamda bizde bir demokrasi sorunumu var. Bir demokrasi kültürü sorunumu var ülkemizde?
Vildan Özkula: Evet tabii ki var. Tabii ki, hani az evvel dedim ya ben. Fabrika ayarlarımıza dönmek zorundayız biz. Bir an önce dönmek zorundayız.
İşte bunu yapacak olan da aslında kadınlar. Hani bizim bir yüzde otuzüçlük kotamız var ya. Ben bunu çok yanlış buluyorum. Toplumun yarısı kadınlardan oluşuyor. Erkekleri de yetiştiren kadınlar. Kadınlar daha fazla şey demek aslında. O yüzden mutlaka eşit olmalıyız. Bırakın bize ya. Bırakın biz yönetelim biraz bu ülkeyi. Bu ülkede devrim yapılacaksa, kadınlar yapacak. Gerçekten kadınlar yapacak, yol verin bize.
Teşekkürler
Ben teşekkür ediyorum…