‘Sanayici Seçim Sonrası Döneme Dair Endişeli.’

Photo of author

Anasayfa » Haberler » Ekonomi » ‘Sanayici Seçim Sonrası Döneme Dair Endişeli.’

‘Sanayici Seçim Sonrası Döneme Dair Endişeli.’

Özel Haber Kemal Cankaya

 ‘Ürünlere yansıtılamayan, artan enerji ve personel maliyetleri işletmeleri zora soktu.’

‘Yaklaşan seçim öncesi hükümet tarafından dövizin baskılanması, sanayicinin belini bükerken, ihracatçı zarar ediyor. Bazı sektörlerde sanayici, fabrika kapatma noktasına geldi.’

‘Sanayici seçim sonrası döneme dair endişeli.’

NOSAB Başkan Erol Gülmez’i ziyaret ettik. İş dünyasının seçim sonrası süreç için endişelerini dile getiren Gülmez, siyasetin müdahaleci değil yönlendirici olması gerektiğini söyledi.

2022 yılı dünyada olduğu gibi Türkiye’de de zorlu bir yıl oldu. Sanayiciler, iş insanları sürecin zorluğunu, gündemi değerlendirdikleri söyleşilerde dile getirdiler.

Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi (NOSAB) Başkanı Erol Gülmez’de bunlardan biri. Manşet Yorum Gazetesi olarak ziyaret ettiğimiz, sanayicilerin 2023’ün ilk çeyreğinden beklentileri ve mevcut duruma dair değerlendirmelerini aldığımız Başkan Gülmez konuşmasında, “Resesyon uyarısı reele dönüştü” dedi.

UNUTULMAYACAK TARİH ‘2022’

Sayın Başkan, 2022 yılı sanayiciler ve tüm ülke için oldukça zorlu geçti. Siz, 2022 yılını kısa bir değerlendirdikten sonra, 2023’ten sanayicilerimizin beklentileri nelerdir ve bu süreçte Türkiye nereye gidiyor, iş insanlarının nabzını yoklayabilen bir kişi olarak bu konuda neler söylersiniz?

“Sayın Cankaya, 2022 yılını özetlemem gerekiyorsa şunu söyleyebilirim ki herhalde iş insanları için uzun yıllardır en zor geçirdikleri yıl olarak tarihe geçecektir 2022. Özellikle ihracatçılar için çok zor bir yıl oldu. Sebebi şu. Maalesef uzun süredir döviz baskısı altında sanayicimiz. Biz, sekiz on ay önce bir euroya sattığımız ürünün karşılığını yaklaşık yirmi TL’ye alıyor isek, halen o ürünün karşılığını yirmi TL’ye almaya devam ediyoruz. İhracat bedelini TL’ye döndüğümüzde karşılık olarak tablo bu. Ama bu bir yılda üretim maliyetlerimiz o kadar arttı ki yani düşünün, bir yılda iki kez asgari ücrete yeniden değerleme yapıldı. Bir kere işçilik maliyeti yüzde yüze yakın oranda arttı. Yüzde yüzün üzerinde bazı firmalarda artmıştır.

Enerji maliyetleri hani anlatılır gibi bile değil. Akıl alır gibi değil. Evet, tüm dünyada enerji fiyatları yükseldi ama örnek vereyim, üç yüz bin metreküp doğal gazın üzerinde gaz kullanan firmalara ekim sonu itibariyle yüzde dokuz yüz artmıştı yıllık artış. Yani bir yıl önce bir milyon doğalgaz bedeli ödeyen sanayicim, aynı miktar için bir yıl sonra on katını ödüyor. Anlatabiliyor muyum? Yani dokuz milyon dokuz yüz altmış bin lira ödüyor. Öyle diyeyim. Yoğun enerji kullanan firmalar için bu durum sürdürülebilir değil. Yani hiç bir şekilde ürününüze bu kadar yüksek bir maliyeti yansıtma şansınız yok.”

KİRA ARTIŞ ORANI SANAYİCİYİ OLUMSUZ ETKİLİYOR

“Şimdi bunun dışında benim bölgem yüzde elliye yakın kiracıdır. Biliyorsunuz Türkiye’de konut kiraları olsun, özellikle sanayi parselleri arz talebi karşılamadığı için sanayi parselleri olsun, ciddi bir artış var kiralarda. Kiralar şu anda hangi ölçekte bakar mısınız? Kira oranları sanayide yüzde üç yüz civarında arttı. Yüzde üç yüz. Evet. Normal orta ölçekli sanayici fabrika için ne kadar kira ödeyebilir ki?

Şöyle örnek vereyim. Benim iki tane firmam var. İkisinde de kiracıyım. Firmamın biri 2003 yılından beri aynı adreste. Yani yirmi yıldır kiracıyım. Evet. Ve geçen yıla kadar, bir yıl öncesine kadar mal sahibimle hiç kira konusunu konuşmuyorduk. O talep ediyordu. Biz kabul ediyorduk. Her şey makuldü çünkü. Doğru.

Fakat, bir yıl önce 44 bin lira olan kiramı, 125 bin lira istemişti öyle söyliyeyim. Tabii yüzde üç yüzdü artış oranı ve kira kontratları biliyorsunuz beş yıl tefe tüfe’yle gider. O kontrata bağlı kalırsınız. Benim beş yılım dolmamıştı oysa. Bölgede ciddi bir kira artışı olduğu için oturduk mal sahibiyle anlaştık. Yaklaşık yüzde yüz bir artış yaparak 75 bin liraya anlaştık. Şimdi mesela dün avukatından bir yazı aldım. Daha bir yıl Ocak’ta doluyor normalde oysa. Yüzde 64 oranında hesapladık. Artış yapmam lazım. Bu da 115 bin TL’ye denk geliyor. Şu an 300 bin TL istiyor, talep ediyor. Talep edilen bu. Çok yasal bir durum da yok, hakkı yok. Sadece kiralar çok arttığı gibi bir gerekçe var parantez içinde belirtilmiş. Hukuki değil, hiçbir şey değil. Evet. Yirmi yıldır oturup çay kahve içtiğimiz, yemek yediğimiz ve hiçbir sorun yaşamadığınız insanlarla bu dönemde sorun yaşamaya başlıyoruz. Bu bizim istediğimiz bir şey değil. Eminim ki mal sahibininde istediği bir şey değildir. Evet. Onun da kendi cephesinden haklı olduğu yerler vardır.

Ama her yıl yüzde yüz artarak gidiyor zaten son iki yıldır ki yasal olarak süreç dolmamış olmasına rağmen karşılıklı iyi niyetle yapılıyor bu. Bu sadece benden bir örnek. İfade edebiliyorumdur umarım.”

“HÜKÜMET DÖVİZİ BASKILIYOR”

“Ben davamda haklıyım. Yüzde üç yüz artışımı düşüneyim personele gelen. Enerjiye gelen, kiraya gelen diğer üretim maliyetlerime gelen, böyle yüzde yüzün üzerinde, yüzde iki yüz, üç yüz gibi artışları mı planlıyayım. İhracat yaptığım için, orada satış döviz bazında sabit olduğu için ve onu büyütemediğim için, dövizi de hükümet, devlet baskıladığı ve kıpraşmadığı için, uzun süreden beri ihracatların hepsi zarar ediyor. Bu süreç önce tekstilcilerde başladı. Tekstilcilerin birçoğu üretimini durduruyor, izne çıkarıyor personelini. Hatta üretime ara verenler var ve kapatmayı düşünenler var. Sürdürülebilir gibi değil durum. Bizim ülkemizde yaklaşan bir seçim süreci var. O nedenle seçim öncesi işte dövizi baskılıyor hükümet.

Ben ‘bir dolara yaptığım işi, iki dolara satmak zorundayım’ deyip iki dolara satamıyorsunuz o ürünü. Dünya pazarında da bir fiyat ortalaması var o da mümkün olmuyor. O nedenle ihracat yapanlar ciddi anlamda 2022’de sıkıntı çekiyor.

EMTİA FİYATLARINDA ARTIŞ

Onun dışında ihracat yapmayanlar da 2022 yılında emtia fiyatları çok dalgalandığı için sıkıntıda. Yani 2021’ de yükselmeye başladı. 2022’de bir müddet mesela saç bin beş yüz dolara kadar çıkmıştı. Altı yüz dolardan başladı yükseliş. Bunu yönetebilmek mümkün değil. O dönemde dövizde yükseldiği dönemler olmuştu. Hem dövizin develüasyon artışı, hem de emtianın döviz cinsinden artışı yönetilmesi zor bir süreci. Beraberinde getirdi. Sonra geri gelmeye başladı o emtia fiyatları. Şu an mesela sekiz yüz dolarlara kadar düştü saç. Elinde stoktan zarar etmeye başladı bu sefer sanayici. Biz iş insanları istemeyiz ki kur sürekli insin çıksın. İstemeyiz ki emtia fiyatları sürekli insin çıksın. Yani istikrar dediğimiz şey istikrar siyaseti isteriz. Biliriz ki o siyasetteki istikrar bütün ekonomik parametrelere de istikrar olarak yansır. O nedenle maalesef 2022’de böyle sıkıntılı bir yıl geçirdik.”

Sayın Başkan, kısa bir süre önce yaptığımız söyleşide siz makroekonomide resesyon uyarısı yapmıştınız.

“RESESYON UYARISI REELE DÖNÜŞTÜ”

“2023’e çok umutla bakmak istiyoruz. Ama bunun mümkün olmadığını da görüyoruz. Çünkü Rusya Ukrayna savaşından dolayı da ihracat pazarı olarak etki altındayız. Bizim pazarımız Batı Avrupa. Almanya merkez diyebilirim. Bir resesyon başladı artık dünya genelinde. Yani ben uzun yıllardır ilk defa Aralık, Ocak aylarına siparişsiz giriyorum. Yani çok az siparişlerle giriyorum.

Hatta bir üretim yapacağız. Üretimdeki planlamacı arkadaşlar gelip bize soruyorlar. “Açık siparişlerimiz yok işçiler boş durmaması için makinelere hangi ürünü bağlayalım üretelim” diye. Biz de bakıyoruz işte diyoruz ki “Şu ürünler geçen yıl çok gitmiş. Bunları üretelim”. Şu an stok üretim yapmaya başladık. Yani bu resesyon 2023’te epey canımızı yakacak görünüyor. 2022’de anlattığım sorunlar da aynen devam ediyor. İnşallah dünyada ve Türkiye’de olan bu resesyon süreci çabuk atlatılır. Yani daha önceki konuşmalarımızda öngörümüzdü bu. Şimdi reel olarak yaşıyoruz. Temenni ederim ki bu çok uzun sürmez. Özellikle dövizin baskılanması ortadan kalkar. Dövize ne olursa olsun ekonomilerde müdahale edilmemeli.

“DEVLET EKONOMİYE MÜDAHALECİ OLMAMALI”

Devlet hükümet ekonomiyi düzenleyici olmalı, müdahaleci değil. Çünkü kapitalist ekonominin gerekliliğidir bu. Bunu yapmazsanız o zaman başka ideolojilerdeki ekonomik şekillere yönelmeye başlarsınız. Bunu da tam yapamayacağınız için bir tarafta böyle bir gerekliliği yerine getirirken

diğer tarafta getiremeyeceğiniz için, ekonomide sıkıntıya sebep olursunuz. Model değiştirmek gerekiyor. Yönetim şeklini değiştirmek gerekiyor. Yoksa bu süreçte bu resesyon sürecini dünyada yaşıyor. Tamam. Türkiye’de böyle bir sürece giriyor. Tamam. Kesinlikle pazar daralmasıyla alakalı. Zaten resesyon odur. Yani pazar daralmıştır. Bunun sebebi nedir? Savaştan dolayı enerji fiyatları çok tap yaptı. Bütün dünyada yaptı. Bizde çok daha fazla yaptı. Bu nedenle temel ihtiyaçların dışında, sosyal ihtiyaçlarda ve daha az öncelikli olan ihtiyaçlarda kısıtlama yapılmasını beraberinde getirdi süreç. Nedir mesela bu kısıtlamalar? Atıyorum üç yılda, dört yılda bir aracının modelini yeniliyorsa kişi yenilemez bu dönemde. Dolayısıyla otomotiv sektöründe bir durgunluk başlar. Tabii. Anlatabiliyor muyum? Veya işte giydiği ayakkabısını, kıyafetini, belirli periyodik rutine aldığı aralıklardan makası biraz daha genişletir falan. Evet. Yani dolayısıyla bunlar da tekstil sektörüne yansır, vesaire sektöre yansır. Bize yansır, yani sonuçta sanayiciye yansır. İşte haftada iki gün dışarıda ailece yemek yiyorsa kişi belki on günde bire düşüyordur bu. Bunun gibi sosyal hayatında böyle iyileştirmeler yaparak, kısıtlamalar yaparak süreci atlatmaya çalışır vatandaş. Bunlar da ekonomide durgunluğa sebep olur.”

YENİ EKONOMİK EYLEM PLANI

Sayın Başkan, Bunu yeniden sürdürülebilir kılmak ve reel organizasyon yaparak, yani insanların pazarda sürekli olan doğal ihtiyacını karşılamak veya toplumsal yaşamı böyle bir dinamo hareketiyle hızlandırmak tarzında bir projesi olmalı değil mi devletin? Gördü ki uyguladığı ekonomik politikalar tıkanmaya başladı. Onun yerine yeni bir ekonomik sistem, yol haritası planlanmalı değil mi devlet, hükümet? Özetle, yeni ekonomik eylem planı beklentiniz var mı hükümetten?

“Tabii sistem kendi içinde çözmeye çalışıyor. Yani yaşanması gerekiyor. Yani eğer resesyon yaşanmazsa

enflasyonu düşüremiyorlar. O kapitalist mantığın içinde diyor ki, bir ürün kontrolümüzün dışında o veya bu gereği, adı savaş olur işte şu olur bu olur. Bir gerekçeyle bir ürün çok yüksek fiyatlama yapmışsa, o ürünü tüketmezse tüketici doğal olarak aşağı düşer o. Tabi biraz da bu kapitalist sistemin ruhu gereği. Resesyona bazende gereklilik içinde gereklilik gibi bakılır. Biraz emtia fiyatlarının geri gelmesinin sebebi de budur. Anlatıyorum. Çünkü otomotiv sektörü bir durgunluğa girdi, saç fiyatları geri geldi. Bin beş yüz dolara kadar çıkmıştı. Sekiz yüz dolara düştü şimdi. Enerji fiyatlarındada farkındaysanız biraz daha gerileme yapmaya başladılar. O nedenle resesyon kapitalist sistemde var olan bir enstrümandır. Bu da gerektiğinde gerekli sınırlar içinde kullanılmaya çalışılır.”

SEÇİM SONRASI EKONOMİ

Sayın Başkan, her ne kadar 2023 ilk çeyreği bir resesyon yaşansada benim gördüğüm kadarıyla ikinci yarısından sonra bu sıkıntıları gören dünya ekonomisi yeni bir çıkış yolu arayacak. Türkiye’de ise ilk altı ay bir seçim takvimi olduğu için biraz daha belki seçim ekonomisinden dolayı kolay yaşayacağız bu süreci.

“Sayın Cankaya, fakat bizim sanayiciler olarak esas korkumuz zaten seçim sonrası dönemle ilgili. İktidarın kim olduğunun bir önemi yok burada. Sanayici, belirli bir yere kadar şartları zorlayabilir, yön verebilir ama belirli bir süreçten sonra bunu artık engellemeniz mümkün olmuyor. Doğruda olmuyor. O nedenle böyle bir endişemiz var 2023 için. Dediğim gibi keşke ekonomide siyaset müdahaleci değil, sadece yönlendirici, düzenleyici olsa, ekonomiyi kendi kuralları içinde izlese, yön verse. Bu olmuyor maalesef. Başka ülkeler bu kadar müdahaleci değil. Bizim bir kanuna, bir yönetmeliğe ihtiyacımız var belkide. Dünyadaki bütün ekonomilerde olduğu gibi bizdede sürekli şartlar, koşullar vesaire değişiyor. O nedenle siyasetin bu değişen koşulları, şartlara göre düzenleyici, ve yasaları onlara uyumlu hale getirme gibi görevleri olmalı. ”

Zaten kapitalizmin özü de bu değil mi Sayın Başkan. Devlet müdahaleci olmaz. Sistemin ismi değişmeye başlar böyle olursa yavaş yavaş. Çin modeline dönük filan evrilir. Bu son derece yanlış bir strateji.

Sayın Başkan, Ülkemiz bir seçim sahtına girdi, bir insanı olmanızla birlikte siyaset ile de alakanız var. bu süreçte bir adaylık durumu söz konusu mu?

“HİZMET ETMEYE HAZIRIM”

Siyasi platforma gelirsek, benim NOSAB’ta yönetim kurulu başkanı olmam, Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu OSBÜK’te yönetim kurulu üyesi olmam siyasette herhangi bir yere aday olmama hukuken ya da teknik olarak engel bir durum değil. Geçmiş dönemlerde il başkan adayı olduğumda da yine yönetim kurulu başkanıydım. Ve yönetim kurulu üyesiydim. Teknik ve hukuki anlamda sorun yok. Olurda bize görev düşer ve siyasi arenada adaylığımız söz konusu olursa, seçildiğimiz güne kadar istifa etmemizi gerektiren bir durum yok. Sadece aday olur seçilirse kişi, örneğin milletvekilleriyle ilgili konuşmak gerekirse, yoğun programlarından dolayı istifa etmek zorunda kalınır elbette. Sonuçta bu durum da hizmet etmenin başka bir şeklidir. Vatanımıza, bu topraklara vefa borcumuzu ödemek için nerede görev düşerse her zaman hazırız.”

Sayın Başkan teşekkür ediyoruz.

“Ben teşekkür ederim. Özgür ve özgün basının temsilcileri olarak yeni oluşumunuzda Manşet Yorum Gazetesine şahsım ve temsilcisi olduğum kurumlar adına başarılar diliyorum.”

Yorum yapın